Bağ Bozumu: Ruh Bozumu...

Sonbahar, ilkbahardan sonra en sevdiğim mevsim, hatta bazen ilkbahara galip gelir. Ama, sonbaharın sadece okulda bize öğretilen bir mevsim olduğunu ve artık tedavülden kalktığını düşünmeye başladım. Hangi sene sakin sakin geldi de yavaş yavaş hırkadan kazağa ve trençkota geçebildik ki... Çok sevdiğim ve bayılarak aldığım trençkotum bir buçuk yıldır yepyeni şekilde dolabımda bekliyor. Bu mevsim, onun için fazla soğuk. İlkbaharsa fazla sıcak... Geçen gün, az daha kaz tüyü montumu giyecektim de İzmir'den gelen kardeşim dirsek kollu trençkotuyla evden çıkınca kendimden utandım. Bir de evden çıkmaya üşenme durumu var tabi. Dolabımda hala incecik tişörtlerim ve yazlık giysilerim dururken, şöyle bir hava almak için dışarı çıkmak en az iki günlük yazlık kışlık elbise değiş tokuşu demek. Sırf bu nedenle alışverişe çıkıp bir ay daha kışlıklara el sürmemeyi planladım ve bu sezon tasarlanan hiçbir şeyi beğenmeyip eve döndüm. Neyse, uzun bir girizgah oldu yine.

Aslında, sonbahar en sevdiğim mevsim ya hani, şöyle güzel sonbahar kurbikleriyle blogumda merhaba derim diye düşünmüştüm. Merhaba demekte gecikince güle güle derim dedim... Ama, bu sonbahar kurabiye fotoğrafları yerine, sürekli evde of diyerek gezindiğim ve burnumu sızlatan başka kareleri çağrıştırdı bende.



Ne yapsam geçer diye düşünüp bir sürü karar alıp hepsini rafa kaldırdım. Biliyorum, sorun değil üç güne toparlarım...


Bu arada, birkaç yıldır fotoğraflarını biriktirdiğim yaz tatillerimi paylaşayım istedim. Kış gelince yazmak daha acı verici çünkü. Yazmamaksa, gittiğim ve sevdiğim yerlere hakaret... Aynı zamanda, her tatil öncesi daha önce kimler oralara gitmiş, bloglarında neler yazmış bakarım, incelerim, notlar alırım ben. (Şimdi düşündüm de, bir teşekkür bile etmemişim o bloggerlara :( Siz benim yazdıklarımdan faydalanırsanız bana bi "tşk" yazın iyi mi?) Bu yüzden, Çanakkale, Assos ve Bozcaada yazılarımın geleceğinin sinyalini vermek istedim.

"Derin of"ların çekilmediği, hayallerdeki gibi ince yağmurun altında sevdiğinizle yürüdüğünüz, yapraklara basıp kaymadığınız, evde kitap okurken kahvenizi yudumladığınız ve size eski bir dost gibi merhaba diyen dizilerinizle mutlu olduğunuz bir ekim ve kasım olsun...

Yorumlar

  1. Yazına bayıldım. Gezi postlarını da merakla bekliyorum. Özellikle Bozcaada'yı çok bekliyorum çünkü bu sıralar o kadar çok kişiden duyuyorum ki adını gitmeyi çok istiyorum. Çanakkale'ye de seneler seneler önce gitmiştik. Bir kere daha o taraflara gitmek gerek diye düşünüyorum :) Senin yazıların da bize rehber olur artık ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok mutlu oldum Sinem, seve seve rehberlik ederim :) İlk farklı konularda yazmasam mı, sadece kurabiye pasta paylaşımı için açtım bu blogu dedim ama yazmaya başlayınca bunu da anlatmalıyım diye diye artırıyorum hep konuları :) Bozcaada muhteşem bir yer, yazısını yazmadan bile tavsiye edebilirim :)

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar